genel ekonomi
Genel Ekonomi  
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ekonomi Haberleri
  => 06.03.2009 cuma
  => 12.03.2009 perşembe
  => 07.04.2009 salı
  => 08.04.2009 çarşamba
  => 09.04.2009 perşembe
  => 10.04.2009 cuma
  => 11.04.2008 cumartesi
  => 12.04.2009 pazar
  => 13.04.2009 pazartesi
  => 14.04.2009 salı
  => 15.04.2009 çarşamba
  => 16.04.2009 perşembe
  => 17.04.2009 cuma
  => 18.04.2009 cumartesi
  => 19.04.2009 pazar
  => 20.04.2009 pazartesi
  => 21.04.2009 salı
  => 22.04.2009 çarşamba
  => 23.04.2009 perşembe
  => 24.04.2009 cuma
  => 25.04.2009 cumartesi
  => 26.04.2009 pazar
  => 27.04.2009 pazartesi
  => 28.04.2009 salı
  => 29.04.2009 çarşamba
  => 30.04.2009 perşembe
  => 01.05.2009 cuma
  => 02.05.2009 cumartesi
  => 03.05.2009 pazar
  => 04.05.2009 pazartesi
  => 05.05.2009 salı
  => 06.05.2009 çarşamba
  => 07.05.2009 perşembe
  => 08.05.2009 cuma
  => 09.05.2009 cumartesi
  => 10.05.2009 pazar
  => 11.05.2009 pazartesi
  => 12.05.2009 salı
  => 13.05.2009 çarşamba
  => 14.05.2009 perşembe
  => 15.05.2009 cuma
  => 16.05.2009 cumartesi
  => 17.05.2009 pazar
  => 19.05.2009 salı
  => 20.05.2009 çarşamba
  => 21.05.2009 perşembe
  => 22.05.2009 cuma
  => 25.05.2009 pazartesi
  => 26.05.2009 salı
  => 28.05.2009 perşembe
  => 30.05.2009 cumartesi
  => 31.05.2009 pazar
  => 01.06.2009 pazartesi
  => 02.06.2009 salı
  => 03.06.2009 çarşamba
  => 04.06.2009 perşembe
20.04.2009 pazartesi
Gündem dışı konular konuşuluyor Gündem dışı konular konuşuluyor 20 Nisan 2009 Pazartesi 14:05 Kobider başkanı gündemde konuşulanları eleştirdi.Bu gerginlik ortamının en çok kobileri etkilediğini belirtti. Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, Türkiye'nin gündeminin, AB ve ekonomi olması gerekirken gerçek gündemin dışında konuların gündemi işgal ettiğini savundu. Özgenç, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin gerginlikten uzak durması gerektiğini ifade ederek, siyasetin anayasal çerçevede yapılmasının uygun olduğunu belirtti. Türkiye'nin gündeminin AB ve makro ekonomik dengeler olması gerektiğini kaydeden Özgenç, ''Küresel mali krizden Türkiye'nin etkilenmemesi mümkün değil, ancak Türkiye'nin gündemi, AB ve ekonomi olması gerekirken gerçek gündeminin dışında konular gündemi işgal ediyor'' ifadesini kullandı. Ülkedeki gerginlik ortamından en çok KOBİ'lerin etkilendiğini belirten Özgenç, tartışmaların Türkiye'yi gerçek gündeminden uzaklaştırdığını, ''AB, işsizlik, makro ekonomik sorunların bir yana itildiğini'' ileri sürdü. Özgenç, ''Artık bakışlarımızı ekonomiye odaklama zamanıdır. Yaşanan küresel krizin bir an önce nasıl atlatılacağı ana gündemimiz olmalıdır. Değişen şartlara göre yeni tedbirlerle birlikte krize karşı alınan tüm tedbirlerin reel ekonominin gerekleri doğrultusunda hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi gerektiğini umuyoruz'' değerlendirmesinde bulundu. Büyüme ve işsizlik başta olmak üzere ihracat ve iç piyasadaki daralmanın giderilmesi, finansal ihtiyaçlara erişimin kolaylaştırılması ve yatırım ortamının iyileştirilmesi gibi ekonomik sorunlara çözüm aranmaya devam edilmesi gerektiğini belirten Özgenç, şu görüşleri dile getirdi: ''Hükümetin, piyasaları canlandırma adına açıkladığı tedbir paketleri, rahatlatıcı ve olumlu bir gelişme olduğu gibi bu rehabilitasyon çalışmalarının daha uzun süreli olması da etkili olacaktır. Ayrıca, üretimi artırıcı ve istihdam sağlayıcı çalışmalara hız verilmeli. Ekonomide yapısal reformlar hızlandırılmalıdır. Bütün bu nedenlerden dolayı top yekün ekonomik seferberlik hayata geçirilerek bu dar boğazdan ancak bu şekilde çıkılabilir.''http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=188717 Krizin fotoğrafını çeken anket Krizin fotoğrafını çeken anket 20 Nisan 2009 Pazartesi 11:21 Kriz en çok sanayi kesimini vurdu. Kocaeli Sanayi Odası'nın işçiler arasında düzenlediği anket çarpıcı sonuçlar içeriyor. Kocaeli Sanayi Odası'nın (KSO) küresel ekonomik krizin iş gücü piyasasına etkilerini ve önümüzdeki dönemde ihtiyaç duyulacak meslekleri belirlemek amacıyla düzenlediği ankete katılan 89 sanayi kuruluşu da ekonomik kriz nedeniyle toplam 2 bin 359 çalışanın iş akdinin feshedildiği belirlendi. KSO'nun anketine göre, küresel ekonomik kriz sonrası firmaların iş gücü ihtiyacının en büyüğünü 116 kişi ile mutfak işleri personeli oluşturuyor. Ankete katılan 89 firmanın kriz sonrası toplam iş gücü ihtiyacı 758 kişi olarak belirlendi. Mutfak işleri personeli ihtiyacını ise 95 kişi ile kaynakçı, 55 kişiyle bulaşık ve temizlikçi ve montajcı oluşturuyor. Kriz sonrası ihtiyaç duyulacak mesleklerde ise konfeksiyon işçisi ilk sırada yer alırken bu mesleği büro hizmetleri ve gıda mühendisleri takip etti. 2 BİN 359 KİŞİ İŞİNİ KAYBETTİ Ankete katılan firmalar, ekonomik kriz nedeniyle mevcut çalışanlarından toplam bin 625 kişinin, taşeron firma çalışanlarından da 734 kişinin iş akdini feshettiklerini açıkladı. Ekonomik kriz döneminde 89 firmanın iş akdini feshettiği toplam iş gücü sayısı ise 2 bin 359 kişi oldu. İş akdi feshedilen 2 bin 359 kişinin yüzde 74'ü büyük işletmelerde, yüzde 26'sı ise KOBİ'lerde istihdam edilmekteydi. Ankete katılan firmaların yüzde 57'si kriz döneminde işletmenin verimliliğini artırmak ve maliyetlerini azaltmak için çalışanlarına ücretli izin verdiğini, yüzde 36'sı ücretsiz izine çıkardığını, yüzde 26'sı esnek çalışma saatlerini kullandığını belirtti. Ankete katılan firmaların yüzde 17'si ise kısa çalışma ödeneğinden yararlandığını bildirdi. Bunları yüzde 7 ile ücret azaltılması, yüzde 2 ile fazla mesai yapılmaması gibi uygulamalar izledi. http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=188689 TÜSİAD özerk gelir idaresi istedi TÜSİAD özerk gelir idaresi istedi 20 Nisan 2009 Pazartesi 14:39 TÜSİAD vergi denetiminin siyasallaştığı şeklindeki görüş ve kaygıların yaygınlaştığını belirtti. TÜSİAD AÇIKLAMASI: Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), ''siyasi iradeden tam bağımsız, özerk bir gelir idaresi ve denetim uygulamalarının tesisi''ni istedi. TÜSİAD'dan yapılan yazılı açıklamada, ''yakın dönemde vergi denetimi uygulamalarına ilişkin iş dünyasında artan kaygı ve sıkıntılar üzerine açıklama yapıldığı'' belirtilerek, Türkiye'de yıllardır, kayıt dışı ile mücadelenin gerektirdiği güçlü ve samimi siyasi iradenin sergilenemediği ve oy kaygılarıyla kapsamlı bir vergi reformu yapmaya, tam özerk ve etkili bir vergi idaresi kurmaya bir türlü cesaret edilemediği öne sürüldü. Özerk gelir idaresi ve vergi denetiminin amacının, vergi politikasını vergi denetiminden ayırarak kayıt dışılığı ve vergi kaybını engellemek olduğuna işaret edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: ''Oysa, mevcut denetim uygulamaları, zaten kayıt içinde çalışan ve toplam vergi gelirlerinin önemli bir bölümünü ödeyen mükellefler üzerine yoğunlaşarak kolaycı bir yaklaşımı yansıtmaktadır. 2006 yılında kurulan Büyük Mükellefler Vergi Dairesi'nin kuruluş amacı, bu mükelleflere sunulacak hizmetlerin artırılması olduğu halde, fiili uygulama, denetim üzerinde odaklanmış; içtihadı ve mevzuatı, karinenin aksine ve özellikle büyük mükellef aleyhine zorlayan bir anlayışa dönüşmüştür. Toplam vergi tahsilatının büyük bir yüzdesini oluşturan, nispeten az sayıdaki mükellef, hiç şüphesiz vergi denetiminden muaf değildir; ancak vergi denetiminin yegane öznesi de olmamalıdır. Kaldı ki, son zamanlarda vergi denetiminin siyasallaştığı ve verilen cezaların mükellefi yok edercesine ölçüsüz bir anlayış ile uygulandığı şeklindeki görüş ve kaygılar yaygınlaşmıştır. Mükelleflerin, vergi idaresinin tarafsızlığına ve tüm mükelleflere eşitlik ve hakkaniyet ölçülerinde yaklaştığına olan inancının güçlendirilmesi şarttır.'' ''MÜKELLEF MAHREMİYETİNE GEREKLİ ÖZEN GÖSTERİLMELİ'' İçtihadın ve mevzuatın yoruma açık noktaların zorlanması sonucu hazırlanan denetim raporlarına bağlı olarak açılan davaların genellikle mükellef lehine düştüğü ifade edilen açıklamada, sonuçta hem idare, hem mükellef, hem de ilgili ihtisas mahkemesi için önemli zaman, kaynak ve itibar kayıplarının söz konusu olduğu vurgulandı. Açıklamada, az sayıdaki kayıtlı büyük mükellefin henüz sonuçlandırılmamış denetim sürecinde mükellef mahremiyetine gerekli özenin gösterilmesi gerektiği belirtilerek, şunlar kaydedildi: ''Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün, yüzde 40 gibi çağdaş ekonomiler ölçütünde kabul edilemez bir düzeye ulaştığı Türkiye'de, mevcut kayıtlı kesimin üzerindeki denetimin giderek daha da artırılmasının, sistemin temel problemi olan vergi tabanının genişletilmesi ihtiyacına ve son dönemlerde kontrolsüz artan bütçe açıklarının kapatılmasına katkı sağlaması mümkün değildir. Kamu maliyesi politikalarının son derece önem kazandığı bu günlerde, siyasi iradeden tam olarak bağımsız, özerk bir gelir idaresi ve denetim uygulamalarının tesisi, iş dünyasında yaygınlaşan kaygıların ortadan kaldırılması açısından önem arz etmektedir. Tam bağımsız özerk bir gelir idaresi anlayışının tesis edilememesi, kayıt dışı ile mücadeleyi anlamsızlaştıracak, vergi tabanını zayıflatacak, Türk rekabet gücünü ulusal ve uluslararası düzeyde tahrip edecek ve yerli ve yabancı yatırımcı açısından yatırım ortamının cazibesini ortadan kaldıracaktır.'' http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=188726 Türkiye bir lanetin içinde Türkiye bir lanetin içinde 02 Nisan 2008 Çarşamba 19:20 Bunu söyleyen Merkez Bankası Başkanı Yılmaz oldu. Ekonomik krize dair çok önemli uyarılar geldi; Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz Türkiye'nin akut bir krizle başbaşa olduğunu söyledi ve ''Reformlar bir an önce yapılsın yoksa risk primi daha da artar'' uyarısında bulundu. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, Bilkent Üniversitesi tarafından Bilkent Oteli'nde düzenlenen "Ekonomik Yönetişimdeki Mevcut Konular" başlıklı uluslararası toplantıda konuştu. ATASÖZÜ DEĞİL BEDDUA Yılmaz, konuşmasına, Çin atasözü olarak bilinen "ilginç zamanlarda yaşa" sözüne atıfla başladı. Burada "ilginç" kelimesi ile tehlikeli ve çalkantılı zamanların kastedildiğini ifade eden Yılmaz, bu yüzden de aslında cümlenin bir atasözünden çok, beddua niteliği taşıdığını kaydetti. Yılmaz, "böyle bir lanetle karşı karşıya olduğumuzu şu anda söylememiz gerekiyor" dedi. Yılmaz, 2007'nin ortalarından bu yana global anlamda finansal bir çalkantı yaşandığını ve bu çalkantının büyüklüğünün 2006 yılında yaşanandan çok daha fazla olduğunu belirtti. TÜNELİN SONUNDAKİ IŞIĞI BEKLİYORUZ Durmuş Yılmaz, özellikle konut fiyatlarının düşmesi ve bunun ardından mortgage piyasası ve mortgage'ye dayalı birtakım menkul kıymetlerle ilgili sorunlar nedeniyle sıkıntı yaşandığını kaydederek, şöyle devam etti: "Zaman içinde yatırımcılar finansal araçların değerlemeleri konusunda rahatsız olmaya başlamışlardır. Büyük finansal kuruluşlar, çok büyük zararlar bildirmektedir. Özellikle risk iştahında böyle bir düşüş yaşanması, karşı tarafın kredi riski ile ilgili endişeleri sonucunda kısa vadeli kredi ve para piyasalarında büyük bir bozulma yaşanmış ve bunun sonucunda da büyük bir likidite sıkışması ortaya çıkmıştır. Likidite sorunları, ödeme sorunlarıyla birleştiği zaman global finansal piyasaların direncini test eden bir durum ortaya çıkmaktadır. Biz hala tünelin sonundaki ışığı bekliyoruz." TÜRKİYE'NİN RİSK PRİMİ Şimdiye kadar Türkiye'nin risk primlerinde gerçekleşen artışların diğer kalkınmakta olan ülkelerdeki artışlarla uyumlu olduğunu kaydeden Yılmaz, "Her ne kadar son dönemlerde birtakım siyasi istikrarsızlıklar Türk finansal piyasalarını büyük bir sıkıntıya soksa da... Ben Türkiye'nin risk priminin, önümüzdeki yıllarda makro ekonomik koşullarda gelişme olmazsa ve kurumsal reformlar yapılmazsa daha da yüksek olmasını bekliyorum" dedi. EN AKUT KRİZ Özellikle daha fazla sermaye hareketlerinin olduğu durumlarda ülkelerin, yatırımcıların birtakım negatif değerlendirmeleri ile karşı karşıya kaldığını belirten Yılmaz, "Bugün finansal piyasalarda akut bir kriz yaşanmaktadır. Özellikle küreselleşmenin ortaya çıkmasından bu yana en akut kriz olarak adlandırılabilir bu..." dedi. YAPMAMIZ GEREKENLER Yılmaz,Türkiye'nin önünde çok ağır bir reform gündemi bulunduğunu belirterek, reform gündeminin zamanında gerçekleştirilmesini sağlamak gerektiğini söyledi. Yılmaz, "Bunun için bir takvim ve performans kriterleri ortaya konulmalı ve uygulamada da bu kriterlere bağlı kalmalıyız. Herhangi bir şekilde gecikme olursa gerekli mekanizmaların kullanılması, böylece politika yapıcıların halkın karşısına çıkıp neden başarısız olunduğunu açıklamaları sağlanmalıdır" diye konuştu. Özellikle "sürdürülebilirlik" kavramının altını çizen Yılmaz, iyi yönetişimin, son yıllarda elde edilen kazançları daimi hale getirmek için büyük önem taşıdığını söyledi. Yılmaz, "Önümüzde bizi bekleyen çok ağır bir reform gündemi var. Makroekonomik istikrar, yapısal reformlar ve iyi yönetişim prensiplerine bağlı hareket etmek, Türkiye'nin ekonomik potansiyelinin önünü açacak ve AB'ye yakınlaşmamızı sağlayacaktır" dedi. http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=135322 Polat'ın şirketi iflas etti mi? Polat'ın şirketi iflas etti mi? 20 Nisan 2007 Cuma 16:32 Cenevre'de faaliyet gösteren Ege Seramik Europe SA firmasının iflas haberi üzerine, Polat açıklama yaptı.. G.Saray Başkan Yardımcısı Adnan Polat, Cenevre'de faaliyet gösteren Ege Seramik Europe SA firmasının iflas etmediğini, şirketin Cenevre'de faaliyet göstermesinin ekonomik bulunmaması nedeniyle merkezinin İtalya'ya taşındığını açıkladı. Ege Seramik Europe SA firmasının iflas ettiği ve şu an tasfiye halinde olduğu haberi üzerine açıklama yapan Polat, firmanın iflasının söz konusu olmadığını belirtti. Polat, yaptığı açıklamada şirketin Cenevre'de faaliyet göstermesinin ekonomik bulunmaması nedeniyle merkezinin İtalya'ya taşındığını söyledi. Polat, haberin yanlış bilgilendirmeden kaynaklanmış olduğunun tahmin edildiğini kaydetti. http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=80817

 
   
Piyasa Haberleri  
   
 
   
Bugün 8 ziyaretçi (46 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol